Yazıya dökülmüş ilk
Nasrettin Hoca hikayesi
Sarı Saltuk'un hayatını anlatan
Saltukname'de yer almaktadır.
Fatih Sultan Mehmet'in oğlu
Cem Sultan'ın şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine
Ebülhayr Rumi tarafından Saltukname 7 senelik bir çalışma sonucunda Türk sözlü geleneğinden derlenerek 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır.
Abdullah Efendi'de başlamış ve tahsilinin sonunda babasının yerine köyünde imamlık yılında vefat ettiği şeklindeki rivayet göz önüne alınırsa, onun, Selçuklular devrinde yaşadığını ve
Timur Han ile görüşmediğini dikkate almak gerekir.
Nasreddin Hoca, insanlara doğru yolu gösteren, iyilikleri bildiren, doğruya sevk eden ve kötülüklerden sakındıran bir veliydi. Bu işi yaparken tabiatı icabı kendisine has bir yol tutmuştur. Böylece hakkın anlatılması ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, meseleyi halkın anlayacağı bir dil ve üslub ile, gayet
manidar latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir. Latifeleri hikmet ve ibret dolu birer
darb-ı mesel gibidir.
Bu bakımdan adı kullanılarak uydurulan edep dışı ve nükteden uzak bir takım fıkraların onunla bir alakası yoktur. Manidar latifeleri önce yakın çevresinde şifahi olarak dilden dile dolaşmış, sonraları gitgide yayılmış ve zamanla bir takım değişikliklere uğramıştır. Bu sebeple onun olmayan bir takım bir çok fıkra da ona mâl edilerek anlatılmıştır. Yapılan ilmi çalışmalar, onun ilim ve edep sahibi bir veli olduğunu, söz konusu sıradan basit
fıkraları söylemediğini açıkça göstermektedir. Ayrıca,
Nasrettin Hoca'nın efsanevi bir kişi değil, on üçüncü asırda Anadolu Selçukluları zamanında yaşamış salih bir müslüman olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü nükteleri, bir insanın başından geçen gülünç hadiselerin ifadesi değil, görünüşte gülünç aslında ince hikmetleri dile getiren, düşündürücü latifelerdir. Ayrıca Türk milletinin zeka inceliğini, nükte gücünü en iyi şekilde yansıtan bu nüktelerin belirli vasfı;
Allahü tealanın emir ve yasaklarını latif bir üslup ile bildirilmesidir.
Bu latifelerin toplandığı eserlerden biri, Londra'da
British Museum'da.
Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme başlıklı yazma eserdir. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı, onun üslubuna ve nükte tekniğine uymamaktadır. Nitekim eserin sonunda bu durum: "
İşte Nasreddin Efendinin kibar-ı evliyadan (Evliyanın Büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. Merhumun bu kıssalardan haberi var, yok böyle yazmışlar. Her kim okuyup tamamında bu merhumun ruhu için bir Fatiha bağışlarsa, Hak sübhane ve teala ol kimsenin ahir ve akıbetini hayr eyleye" şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca, Nasreddin Hoca adlı eserde başka nüktelerine yer verilmiştir.
Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış, insanların
aile,
komşuluk,
dostluk,
ticari münasebetlerine ait cemiyette gördüğü aksaklıkları düzeltmek ve onlara nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiş, onları düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir.
Sosyologlar ve
psikologlar, insanı ve cemiyeti tanıyıp, onların çeşitli yönlerini incelemek için onun latifelerinden çok istifade etmişlerdir.
Sağdaki menüden Nasrettin Hoca çizgi filmleri izleyebilir, eklenmişse Nasrettin Hoca çizgi film resimlerine bakabilirsiniz. Yada ana sayfamıza gidip farklı çizgi film bakabilirsiniz.